24 Ocak 2012 Salı

Kaybettiğimde Yenisini Bulurum değil!!! :))

Aşk, filmlerde kaldı diyor insanlar. Doğru mudur acaba bu ya da bizim filmlerde görüp de aşk sandığımız başka bir şey mi aslında? Peki ama nedir 'aşk' dedikleri?!

Aşk ayaklarını yerden kesmeli insanın. Aşk dediğin öyle üç günlük beş günlük olmamalı, bugün onunla diğer gün başkasıyla değil hep onunla olmalı.

Birine 'Seni Seviyorum' demek kolay olmamalı. Bir kısa mesajla S.Ç.S. halini almamalı. Söylediğinde karşısındakinin gözlerini yaşartmalı, kalbinin içine dokunmalı. Ya bir de sevdiğini kaybetme korkusu olmalı insanın içinde. Kaybettiğimde yenisini bulurum düşüncesi değil !!

Sanal ortamda değil, gerçek hayatta yaşanmalı aşk. Göz göze, el ele. İki farklı insanın uyum içerisinde aynı yolu tutmasıdır bence aşk. İki insanın bir aşkta aynı kişi olması değil!! Farklı farklı renkleri olmalı, farklı farklı istekleri, düşünceleri... Ruhları birlikteyken huzur bulmalı. Birbirlerine engel değil, birbirlerinin en kıymetli destekçileri olmalılar hayatta.

Bugün televizyon dizilerinde, saçma sapan evcilik programlarında olduğu gibi 'trafo' misali insanların elektriklenmesi değil ki aşk!! Bu kadar basite alınmamalı, ucuzlatılmamalı. Aşık olmalı, sevmeli, çaba sarfetmeli onun için. Bir anlamı olmalı el ele tutuşmanın.

Sevgi, Saygı, Şefkat, Sadakat, Hoşgörü...

Kendimi hep sitem ederken buluyorum. Haksız olduğumu da düşünmüyorum aslında. İçinde bulunduğumuz dünyada öyle duygusuz, öyle sorumsuz, öyle bencil, benmerkezci bireyler haline gelmişiz ki; değil birini sevmek, sevdiğimiz insanı düşünmek, sevdiğimiz birini kaybettiğimiz anda bile "Ben sensiz ne yaparım?!!" diye aslında yine kendimize ağlayıp, kendimizi düşünüyoruz sadece.

Herkesin haklı olduğunu sandığı, insanların çevresindeki olaylara duyarsız olduğu bir ülkede yaşıyorken aşktan, yozlaşmaktan, hoşgörüden bahsetmek de kimin umrunda?!!

Hayat bu, bazen en iyisi susmak. Görmedim, duymadım, bilmiyorum'u oynamak. Aşk da neymiş peki ya sevgi, saygı, hoşgörü?

14 Ocak 2012 Cumartesi

Bir Yapbozun Parçalarını Birleştirir Gibi :))

Rengarenk olmalı insanın hayatı, gökkuşağını andırmalı. Hangi yöne baksa bambaşka bir renk görmeli.

Hayatımda bulunan herkesin ayrı bir rengi, ayrı bir tadı var; vazgeçemediğim, her daim olsun istediğim. Bana göre herkesin hayatına giren insanların sayısı kadar, ona kattığı değerler de çok önemli. Her yeni insan yeni ve farklı bir şeyler katmalı. Her gün yeni bir şeyler öğrenmeli onlardan ve öğretebilmeli bildiklerini. Birbirlerinin tecrübelerinden yararlanmalılar hayatın geri kalanında.

Hayatı renklerine ayırmak gerek denir ya bazen, hani her şey güzelken bile bir şeyler ters gidiyormuş gibi hisseder ya insan. Toz pembe gidiyor olsa bile grileşecekmiş gibi gelir ya, öyle işte... Sevdikleriyle çıkmalı bu ruh halinden.

İnsanın çok arkadaşı olmalı. Her anına başka biri tanıklık etmeli, başka biri renk vermeli.Herkesle paylaştığı aynı olmamalı, herkesin içinde kendinden farklı bir parça bulmalı. Kimiyle sevgisini, kimiyle öfkesini, kimiyle şaşkınlığını, kimiyle can sıkıntısını, kimiyle mizahını, kimiyle aşkını, kimiyle inancını yaşayabilmeli. Tek tip insan olmamalı hayatında. Dediğim gibi çeşit çeşit, renk renk... Farklı düşüncelere, gerekirse farklı inançlara sahip olmalılar ve oturup da karşılıklı paylaşabilmeliler olaylara karşı bakış açılarını, hislerini, kültürlerini, sevgilerini... Bir yapbozun parçalarını birleştirir gibi tamamlamalı insan kendini onlarla.

Değişmeli, değişime ayak uydurabilmeli. An geliyor hep aynı olduğumuzu düşündüğümüz halde bambaşka birine dönüştüğümüzü görebiliyoruz. Bu sebeple hiçbir şey için hiçbir zaman geç değildir. İnsanın hayatı bir dakika içesinde bile ne kadar çok değişime uğrayabiliyor; görüyoruz. Hiç ummadığımız bir anda hiç ummadığımız bir şekilde kurduğumuz düzenimiz alt üst olabiliyor ya da tam tersi bir anda her şey mükemmelleşebiliyor. Hedeflerimiz, duygularımız, hayatımız yön değiştirebiliyor. Bu yüzden her yeni gün yeni bir başlangıç yapmak mümkünken denemeye değmez mi hayatımızı mükemmelleştirmeye?!!

10 Ocak 2012 Salı

Neden Olmasın? :)))

Kalp kalbe karşı derler derler de

Nedir acaba bir kalbin diğer kalbe karşı olması?

Kötü bir şeymiş gibi sanki karşı karşıya olmak.

Oysa ki ne masum bir anlamı var.

Acaba gerçekten bir kalbin hissettiğini

Bir başka kalp de aynı oranda hissedebilir mi?

Biri diğerini aklından geçirdiğinde,

Öteki telefona sarılıp onu arayabilir mi?

Benim canım yandığında O bunu bilebilir mi?

Neden olmasın? Olabilir :))

Kalbim aşkı bulsun,

Aşık olan kalp de beni duysun!

Kalplerimiz karşı karşıya gelip öylece otursun :)))

8 Ocak 2012 Pazar

Yaşandıklarıyla Kalıyor Her Şey

Geçmişiyle yüzleşme vakti çoktan gelmişti. Hep bir şeylerin arkasına saklanmak, başkalarını suçlu bulmak kolay gelmişti ona. Sonunda gördü ki, hatayı bazen de kendinde aramalı insan. Böyle oldu deyip de kabullendiği takdirde pay çıkaramıyor yaşadıklarından kendine. Aksi takdirde yaşandıklarıyla kalıyor her şey.

Neden böyle oldu, hata neydi, ben nasıl davranışlar sergiledim tüm bunlar gerçekleşirken diye sorgulayabilmeli kişi kendini. Hep bir adım daha atmalı ileri dönük olarak. Yaşadıklarından mutlaka çıkarımda bulunmalı. Aynı zamanda belirli değerleri de olmalı şu dünyada, yaşarken sonuna kadar savunduğu ilkeleri olmalı. Hayatın sadece zaruri ihtiyaçları gidermekten ibaret olmadığını da bilmeli. Umutları olmalı, her gün yeniden canlandırdığı umutları. Geleceğe dair planlar yapabilmeli. Kararsız olmak yerine, verdiği kararda sonuna kadar gitmeli. Asla özünden vazgeçmemeli. Benliğinin farkında olmalı.

O bütün bunları geç de olsa fark etmişti. Hayatının aslında ne kadar kıymetli olduğunu, ne yaşarsa yaşasın hayatının anlam kazanmasını yine kendisinin sağlayacağını...Dönüp de ilerledi kendini teslim etmek için geldiği bu köprünün üzerinde. Bir daha geriye bakmadı bile. Tüm olumsuz düşüncelerini bırakıp gitti bu köprüde...

4 Ocak 2012 Çarşamba

Biri durup düşünür, biri durup durup karışır :))

Çok bilmek iyi midir her zaman,

Yoksa canın yanar mı zaman zaman?

Bilip de susmak mı daha kötüdür,

Bilmeden konuşmak mı?

Bildiğini paylaşmak mı güzeldir,

Paylaşılana ortak olmak mı?

Peki doğru bildiğinden neden şaşmaz insan,

Neden doğruluğundan şüphe etmez bilgisinin?

Karar vermekten neden kaçınır,

Başkasının verdiği kararlara neden karışır?

Bir kısır döngü değil midir bu?

Biri durup düşünür, biri durup durup karışır!! :)))

3 Ocak 2012 Salı

Ne Güzelmiş Eskiden Beklemek :))

Ne güzelmiş eskiden beklemek!

Sevgiliden gelecek mektubun yolunu gözlemek.

Tertemiz sayfalara, el yazısıyla yazılan

Yazılırken de gözyaşlarıyla sevgi akıtılan mektupları beklemek.

Zamanı geri çevirmek mümkün olsa da çok çok eskilere gitsem,

Teknolojinin, telefonun, internetin olmadığı olsa bile

Bu kadar yoğunlaşmadığı günlerde yaşasam.

Uzansam dolma kalemime

Alsam bembeyaz bir sayfa elime

Yazsam yazsam doya sıya içimden geçenleri.

Mis gibi koksa parfümümden dolayı mektubum

Sevdiğime götürse beni.

Sonra da beklesem ondan gelecek mektubu

Özlesem özlesem özlesem

Sonunda da kavuşsam

Beklediğime değmiş diyebilsem...

1 Ocak 2012 Pazar

Ey Güvercin Beni Mi Buldun ?! :))

Şimdiye kadar her yeni yıla girişimizde eve bir sürü Milli Piyango bileti girerdi ve hepsine en az amorti çıkardı. Bu sene ne mi oldu da yazmaya teşebbüs ettin derseniz, hemen sevinmeyin büyük ikramiye bana çıkmadı derim size:)))

31 aralık günü bir arkadaşımla sahilde yürürken bir kuş; ki nasıl isabet ettirdiği konusunda hiçbir fikrim yok ama beni hedef almıştı ve onun için mutlu benim içinse unutamayacağım anlardan biri gerçekleşti! BAAMM :) Ey güvercin beni mi buldun diyorum!!! Bunun üzerine sokaktaki ahalinin tepkisi görülmeye değerdi yani : "Kızım mutlaka piyango bileti almalısın, bak bu işaret olsun sana, kesin çıkacak!" Evet kesinlikle bu benim için bir işaret oldu, çok haklıydı sevgili halkım; ancak ömrün batıl inançlarla geçirilmemesi gerektiği konusunda bir işaretti bu.:)) Normalde yapmam ya bu sefer insanlara aldanasım geldi ve gidip kendime bir piyango bileti aldım. Sonuç kafama pisleyen bir kuş ve piyango biletine amorti bile vurmayan ben!! O kuşu bulup imha etmek istiyorum hemen!!! :)))

Yılbaşı gecelerinin vazgeçilmezi 'tombala' bu sene de rövaştaydı bizim evde. Her zamanki gibi bizimkiler çinkoları yaparken ben tombalaları yaptığım için bütün paraları yine ben toplamış oldum! :)) Buradan bir sonuç çıkarmak gerekirse: şimdi ben piyangodan bir şey kazanamadım ya, o halde sen aşkta kazanıcaksın bu sene dediler bana ; ama tombaladan kazandım dedim ses yok. Eee aşk durumum ne olacak peki şimdi benim?!! Bunu da bilen yok :)))

2011'i geride bırakmışken aldığım kararları açıklıyorum :

1- İnsanlara aldanma!:)
2- Piyango bileti alma [En azından çıkacağını ümit ederek alma :)) ]
3- Şans oyunlarında kaybettiğinde aşkta kazanacağını sanma!! :))

Savaşsız, huzurlu, güzel bir yıl bizimle olsun....